Anasayfa Hakkımızda Kadromuz Vekaletname Çalışma Alanlarımız İçtihatlar Sorular & Cevaplar Kariyer İletişim

Yol Tarifi

İçtihatlar

Adliyedeki kalem personeline "İşini yapmıyor karaktersiz herif" demek kaba söz kapsamında kaldığından hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/462 E. , 2020/143 K.

 

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.

Eleştiri ise herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.

Her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir üslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.

AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapı"nın mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.

Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.

Öte yandan Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre "karakter" sözcüğünün; "Ayırt edici nitelik, bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen, üstün ana özellik, öz yapı, ıra, seciye." gibi anlamlarının yanı sıra "Bireyin kendi kendine egemen olmasını, kendi kendisiyle uyum içinde bulunmasını, düşünüş ve hareketlerinde tutarlı, sağlam kalabilmesini sağlayan özellikler bütünü." şeklinde anlamları bulunmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesinin bir dosyasında taraf olan sanığın, dosyada bulunan bilirkişi raporundan örnek aldırmak için olay tarihinden bir gün önce başka bir şahsı Asliye Hukuk Mahkemesi kalemine gönderdiği, ancak bu kişinin, sanığın vekili ya da temsilcisi olmadığından bahisle kendisine ilgili evrakın verilmediği, olay günü sabah saatlerinde ise sanığın bizzat anılan Mahkeme'nin kalemine gelerek dosyadan bilirkişi raporu örneği istediği, ancak Mahkeme mübaşirinin izinli ve diğer mahkeme mübaşirinin de duruşmada görevli olması nedeniyle kendisinden öğleden sonra gelmesinin istendiği, bunun üzerine saat 16.00 sıralarında yeniden kaleme gelen sanığın zabıt kâtibi olarak çalışmakta olan katılandan dosyasını çıkartmasını istediği, katılanın ise o sırada "Haberci" isimli bilgisayar programı vasıtasıyla UYAP sorumlusu olan bir görevliyle yazışması nedeniyle sanıktan beklemesini istediği, sanığın ise bekleyemeyeceğini söylediği ve sanık ile katılan arasında tartışma çıktığı, sanığın katılanı kaymakamlığa şikâyet edeceğini belirtmesi üzerine yazı işleri müdürü olan tanık İzzet’in araya girerek sorun nedeniyle sanıktan kendisiyle muhatap olmasını istediği, ardından sanığın Mahkeme kaleminden çıkmak üzere kapıya doğru yöneldiği ve dışarıya çıkarken katılanı kastederek "İşini yapmıyor karaktersiz herif" dediğinin anlaşıldığı olayda;

Sanığın tarafı olduğu bir dava dosyasından sadece bir evrak fotokopisi alabilmek için aynı gün öğleden önce ve sonra olmak üzere iki kez ilgili mahkemenin kalemine geldiği, ancak önce mübaşir olmadığından bahisle öğleden sonra gelmesinin istendiği, öğleden sonra geldiğinde ise katılan zabıt kâtibinin başka bir iş nedeniyle yine beklemesini istediği, sanığın, yapılmayan işten ve olayın gelişiminden kaynaklanan bu davranışlardan duyduğu rahatsızlık sonucu kullandığı ve muhataba yönelik değer yargısından ibaret olan sözlerinin bir bütün hâlinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, kaba söz kapsamında kaldığından hakaret suçunun unsurlarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.